CHP’den tasarruf tedbirleri tepkisi: Günü kurtarmanın ötesinde bir şey değil
CHP İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak, Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın 500 milyar TL’lik yeni vergi paketiyle ilgili “Yıl sonuna kadar hedeflenen 2,1 trilyon liralık borçlanma hedefinin dörtte biri. İktidarın göstermelik tasarruf tedbirlerinden sonra vergi paketleriyle istikrar sağlanacağına ikna çabası, günü kurtarmanın ötesinde bir şey değildir” dedi.
Erdoğan Toprak, haftalık değerlendirme raporunu bugün yayınladı. İsviçre’deki Uluslararası Ukrayna Konferansı’na Türkiye Dışişleri Bakanlığı dışında Fener Rum Patrikhanesi Patriği Bartholomeos’un da ‘ekümenik’ sıfatıyla ayrı bir resmi heyetle katılmasını ‘Lozan Anlaşması’nın ve egemenliğin ihlali’ olarak değerlendiren Toprak, “Patrikhaneyle ilgili somut ve net düzenlemeler süratle yapılarak uygulamaya konulmalıdır. Uluslararası bir konferansta Türkiye’nin iki ayrı resmi heyetle temsili bugüne kadar benzeri yaşanmamış bir diplomasi çelişkisidir! İktidar, Patrikhanenin ekümenik iddiasının tanınmadığını dünyaya ilan etmelidir. Bu kapsamda Fatih Kaymakamlığı’nın 2022 Ağustos’undaki açıklaması doğrultusunda çıkartılacak yönetmelik ve diğer hukuki düzenlemeler hızla yürürlüğe konularak uluslararası talepler tümüyle sonlandırılmalıdır” ifadelerini kullandı.
“Günü kurtarma paketi”
Toprak, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Küresel piyasa araştırma ve yatırım kurumları, uygulanan ekonomi modelinin yabancıları memnun ettiğini ancak halkın ağır mağduriyet yaşadığını belirterek modele toplumsal destek olmadığını vurguluyor. Kredi kartı borcundan dolayı yasal takibe girenlerde rekor artış bunu teyit ediyor.
TBMM’ye getirileceği açıklanan 500 milyar TL’lik yeni vergi paketi, yılsonuna kadar hedeflenen 2,1 trilyon liralık borçlanma hedefinin dörtte biri. İktidarın göstermelik tasarruf tedbirlerinden sonra vergi paketleriyle istikrar sağlanacağına ikna çabası, günü kurtarmanın ötesinde bir şey değildir. Geniş kesimlerin üzerindeki dolaylı vergi ve ücretlilerin gelir vergisi yükünün azaltılmasını içermeyen bu vergi paketi, iktidarın yıllardır servet aktardığı kesimlere yönelik toplumsal tepkiyi hafifletip dikkatleri başka yöne çekerek gündemi değiştirmek amacıyla hazırlanmış bir günü kurtarma paketidir.
“86 milyon yurttaşımızın en büyük güvencesi CHP’dir”
İktidar ittifakı, yerel seçim sonrası ortaya çıkan siyasi normalleşme ve toplumsal gerginliğin azaltılması taleplerini ‘varoluşlarına tehdit’ diye algılayıp yine çatışma ve siyasi kamplaşmadan medet uman söylemlere yöneldi. Kavga ve çatışmadan beslenen bu tarzı sürdürmek, siyasi bir çaresizliktir. Ne yeni anayasa ve demokratikleşme vaatlerinin inandırıcılık sorunu ne de siyasi cinayetlerle yaratılmak istenen korku atmosferinin toplumdaki barış huzur refah içinde birlikte yaşama beklentilerini gölgelemesi artık söz konusu olamayacaktır. Bu konuda tüm toplumsal kesimlerin ve 86 milyon yurttaşımızın en büyük güvencesi Ana Muhalefet Partisi olarak CHP’dir.
İktidarın sürdürdüğü yoğun iç borçlanma ve yüksek faiz politikasıyla hazinenin borçlanma faizi hızla yükseliyor. En son 2003 temmuzunda yüzde 40,85 faizle borçlanan hazine, aradan geçen 21 yılın ardından geçtiğimiz mayıs ayında yüzde 39 faizle borçlanarak ağır kriz ve yüklü borçlanma dönemine geri döndü!
Hazine’nin 2024 bütçesinde bu yıl için planlanan 2,1 trilyon TL’nin de üzerinde iç borçlanmaya gitmesi, daha yüklü borç için daha yüksek faiz ödemesi kaçınılmaz olacaktır. Vergi toplamak, kayıt dışı ekonomiyi, kara parayı, kaynağı belirsiz varlıkları kontrole alıp, ciddi anlamda tasarruf yapmak yerine yüksek tefeci faiziyle borçlanmayı tercih eden iktidarın bu politikası, ülkenin siyasi ve ekonomik bağımsızlığı, toplumun ve özellikle gençlerin geleceği adına çok ciddi tehlikelerin ve tehditlerin işaretidir.
Türkiye’nin sanayisi üretim ve yatırım alarmı veriyor. Sanayi üretiminde ortaya çıkan gerileme yanında teşvik belgesine bağlanan yatırımlarda geçen yıla göre yüzde 50’ye yaklaşan düşüş yaşandı. Yeni yatırım teşviklerindeki istihdam sayısı ise 26 binden 15 bine indi. Enflasyonun yüzde 75’e ulaştığı süreçte yatırımlardaki gerilemenin yüzde 50’ye yaklaşması ciddi bir kötüleşmeyi işaret ediyor. OECD, IMF, Dünya Bankası, Küresel Yatırım Bankaları vb. uluslararası kuruluşlar Türkiye’nin büyüme hızı beklentisini aşağı çekti. Türkiye’ye ağır bedeller ödeten iktidar, yerli-yabancı bir avuç kesimi servete boğan politika tercihleriyle Türkiye’yi derin bir açmaza sürüklüyor.
TÜİK’in 2023 Hane Halkı Bütçe Araştırması sonuçları, toplumun geniş kesimlerinin harcamalarında konut ve gıda harcamalarının ilk sırada yer aldığını gösterdi. Tasarruf, kültür, gezi, eğitim vb. para ayıramayan pek çok aile sadece karnını doyurup kira ödeyerek yaşamını sürdürüyor. TÜİK verileri; Türkiye’de ailelerin büyük kısmının sadece gündelik yaşamını sürdürebilecek bir bütçeyle temel insani ihtiyaçlarını karşılamaya çalıştığını, ülke gelirinin büyük kısmına el koyan yüzde 20’lik grupla diğer yüzde 80’lik kesim arasında yaşam ve harcama tercihlerinde büyük uçurumlar oluştuğunu işaret ediyor. Toplumun sosyal statü ve yaşamsal talepler yönünden keskin şekilde ayrıştığı açığa çıkıyor. Sosyal barış, toplumsal huzur ve gelir paylaşımında adalet için çok acil hayati adımlar atılması gereği kaçınılmaz şekilde kendini dayatıyor.
“İktidar daha ilk günden tüm planlamaları altüst etti”
Buğdayda kiloda 1 TL, arpada 25 kuruş taban fiyat artışıyla üreticiyi perişanlığa sürükleyen iktidar, TMO depoları geçen yıldan dolu olduğu için ürün alımı yapmıyor. Rusya ve Ukrayna buğdayıyla doldurulan depolarda yer olmadığı için ürününü taban fiyatın altında satmaya zorlanan üretici, ikinci bir mağduriyet yaşıyor! Bir yandan yerli buğdaydan üretilen unun ihracatına yasak getirilirken diğer yandan ekim sonuna kadar buğday ithalatı yasaklandı. Rus buğdayından un üreterek ihraç eden değirmencileri sıkıntıya sokan bu kararlar, yerli buğday, un, makarna, bisküvi vb. sektörleri darboğaza itecek mağduriyetler daha da artacak. İktidar, 2024’te tarımda planlı döneme geçmeyi vaat ederken daha ilk günden tüm planlamaları alt üst etti.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Cumhurbaşkanı Erdoğan ile 3-4 Temmuz’daki Şanghay İş Birliği Örgütü’nün (ŞİÖ) Astana’daki Devlet Başkanları Zirvesinde bir araya geleceklerini açıklaması, Türkiye’ye yapacağı ziyaret programının gündemden düştüğünü gösterdi. Şanghay İş Birliği Örgütü’ne (ŞİÖ) üye olmaktan söz eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugüne kadar herhangi bir adım atmadı. BRICS konusunda da durum aynı. Yeniden bu kozların batıya karşı öne sürülmesi yanında Rusya ile ŞİÖ-BRICS üzerinden arayı düzeltme çabalarının sonuç vermesi mümkün görünmüyor. İktidarın sıkça değişen bu hamlelerle ne batıdan ne de Rusya ve Çin’den bir sonuç almayı beklemesi gerçekçi bir yaklaşım olmayacaktır.
“AB ile ikili ilişkilerde ayrışmaların yaşanmasına neden olacak”
Avrupa Parlamentosu seçimlerinde aşırı sağ partilerin elde ettiği sonuçlar; başta Fransa, Almanya ve Belçika olmak üzere çoğu Avrupa ülkelerinde, taşları yerinden oynattı. Fransa Cumhurbaşkanı Macron, erken seçim kararı aldı. Belçika’da hükümet istifa etti. Aşırı sağın zaferi Türkiye-AB ilişkilerinde zorlu bir dönemin habercisi. AB’nin genişlemesine ve başta Ukrayna, Türkiye olmak üzere yeni ülkelerin tam üyeliğine karşı olan aşırı sağ partiler, demokrasi, hukuk devleti, insan haklarından önce dini inanç, etnik köken ve ırkı önemsiyor. Bu yaklaşım AB ilişkilerinde Türkiye aleyhine havanın genişlemesine, Türkiye ile bağların koparılmasına kadar varabilecek süreçleri zorlayacaktır. Böyle bir atmosfer AB ile ikili ilişkilerde yeni gerilim süreçlerinin ve ayrışmaların yaşanmasına neden olacaktır.” (ANKA)